Ana Sayfa Sağlık İçin Bor Bor ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri

Bor ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri

0
bor ve insan sağlığı üzerine etkileri

“Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri hiçbir şeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri her şeyin mucize olduğunu düşünmektir.” Osho’nun bu sözü ile başlamak istiyorum. İnsan dünü ve yarını arasında öyle bir sıkışmaktaki “an”ın kıymetini bilemiyor. Oysa “an”da kalıp yaşasa kendini mucize olarak, aldığı her nefesi mucize olarak görebilecek… Bunu çoğumuz yapıyoruz, bende dahil! İnsan oğlu olarak her zaman yarınımız için kafa yoruyoruz. Bugünümüzü doya doya yaşayamıyoruz. Belki de bunun için daha fazla yaşamak istiyoruz. Kimbilir? Oysa Lev Tolstoy’un dediği gibi “Yaşam ince bir cam gibidir, beklenmedik bir anda kırılabilir.” Bu hafta yazılarımda daha teknik terimler görebilirsiniz. Mümkün olduğunca anlamlarını yazmaya çalışıyorum. Uzun bir seriye Hoş geldiniz. Hadi başlayalım….

İnsanoğlu uzun yaşamanın sırlarını sürekli olarak araştıran bir varlık olmuştur. Bu yüzden de sağlığını koruyan, güçlendiren, hastalıklara karşı koruyan ajanları sürekli aramış ve ilgi duymuştur. Bu bölümde bor ve bileşiklerinin sürdürebilir sağlıklı yaşamda koruyucu ve tedavi edici özelliklerinden bahsetmeye çalışacağım. Toksik olmayan düzeylerde tüketilen bor miktarının hastalıklara yakalanmayı önleyebildiği gibi tedavilerde de yaygın bir şekilde kullanımı artmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmaların ve Ar-ge çalışmalarının çoğalması ile bor bileşiklerinin DNA’nın korunması ve bağışıklığa olumlu katkılarının bulunması önemli gelişmeler arasındadır. Kalp krizi sonrası kalp kasında oluşan hasarında iyileştiği tespit edilmiş olup, klinik deneylerle ispatlanma yolunda çalışmalar devam edecektir. Bor, metal ve ametal gibi davranabilen, organik ve inorganikler ile bileşik yapabilen bir elementtir. Bu özelliğinden dolayı 250’den fazla alanda kullanıma sahiptir. Dünyada bor ile ilgili her yıl 7.000 makale yayınlanmakta ve 13.000 adet de patent alınmaktadır. Bor 2030 yılından itibaren hayatımıza her alanda ve daha fazla çeşitle dahil olacaktır. Bunun için Ar-ge çalışmaları yapacak insan gücüne şiddetle ihtiyacımız var. Belli mi olur tekrar üniversite sınavına katılıp Tıbbi Biyoloji veya Genetik veya Moleküler Kimya okuyabilirim? Neden olmasın!

Borun sağlıkla ilgili hijyen ve temizlik, gıda desteği ve ilaç, eczacılık ürünlerinde kullanıldığı bilinmektedir. Sağlıkta kullanımıyla ilgili her geçen gün yeni sentezlenmekte, çalışmalar yapılmakta ve sağlık sektörüne yönelik uygulamalarda yer almaktadır. Bor içeren ürünlerin antibakteriyel ve antifungal (mantar öldürücü) özellik gösterdiği bilinmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda ise bazı bor bileşiklerinin antiviral (virüs enfeksiyonları) etkisinin de olduğu ortaya konmuştur. Bor’un biosidal (Biyosidal ürünler, içerdikleri aktif madde ya da maddeler sayesinde zararlı olarak kabul edilen bakteri, virüs, mantar gibi mikroorganizmalar, hamam böceği, kene, karasinek, sivrisinek gibi böcekler, fare ve sıçan gibi kemirgenler üzerinde kimyasal veya biyolojik etki gösterirler.) sağlık alanında kullanımı ve bu yöndeki Ar-ge faaliyetlerini desteklemek amacıyla Boren bünyesinde Mikrobiyoloji Laboratuvarı kurulmuştur. (Bor ve İnsan Sağlığı 1. Basım Temmuz 2020)

Bor Toksisitesi Nedir?

İnsanlar için borik asidin en düşük letal dozu ağız yolu ile alındığında 640 mg/kg, deri yoluyla alındığında 8600 mg/kg, enjeksiyonla alındığında 29 mg/kg’dır. İnsanlarda bir günde toplamda 500 mg bordan daha fazla miktarda alındığında görülen toksisite belirtileri bulantı, kusma, baş ağrısı, karın ağrısı, ishal, kas kasılması, şok, halsizlik, sindirim ve merkezi sinir sistemi düzensizlikleri, salgı bezleri çalışmasının bozulması ve cilt lezyonlarıdır ( Dogan G, Sabah E, Erkal T. Borun çevresel etkileri üzerine Türkiye’de yapılan bilimsel araştırmalar. 19. Uluslararası Madencilik Kongresi; 9-12 Haziran 2015; İzmir, s. 425-31). Gıda ve içme suyu ile bor alındığında, belirtilen bu dozu aşmanın mümkün olamayacağı ifade edilmiştir. (Tosun E. Çeşitli örneklerdeki borun spektrofotometrik tayini. E.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. 2010)

Bor ve Artrit

  • Artrit en geniş anlamda eklem iltihaplanması olarak tanımlanır.
  • Eklemleri, eklem kıkırdağını, eklem çevresindeki dokuları ve bağ dokularını etkileyen 200’den fazla durumu kapsamaktadır.
  • Ağrılı bir durum olup günlük hareketleri kısıtlamaktadır.
  • En yaygın formu osteoartrit (OA, artroz,dejeneratif artrit) diğer tipleri arasında en sık Romatoid Artrit (RA) olmak üzere enflamatuar durumlar yer almaktadır.
  • Yetişkin popülasyonda ¼‘i etkilenmektedir. Yaşlanma ile artrozun sıklığı artmaktadır.
  • Önümüzdeki yıllarda nüfusun yaşlanmasıyla daha artması beklenmektedir.(Barbour KE.2013)
  • Dejeneratif artrit (OA) çoğunlukla diz, kalça, omurga ve eller ile ilişkili olsa da tüm eklemlerde görülebilir.
  • Her 1.000.000 kişiden 240’ında görülmektedir.(Frank Buttgereit,2015)
  • Artritlerde farmakolojik olmayan, farmakolojik ve cerrahi olmak üzere üç farklı tedavi yöntemi vardır.
  • Ameliyatlar karmaşık ve komplekstir. Bu yüzden farklı tedavi yöntemleri araştırılmaktadır.
  • Romatoit Artrit ise kronik ve daha ilerleyici yapıya sahiptir.
  • Hayvanlarda bor nötron yakalama sinovektomisi düşük dozlarda bile komplikasyonlara yol açmadan olumlu etkiler göstermiştir. (Trivillin,2016)
  • Yine Newnham 1963 yılında kendi artrik durumu için kişisel bor takviyesi alımını sodyum tetraborat formunu günde 6 mg elemental bor alarak uygulamıştır. Bunu da incelediği vakalarda artrit görülen dokularda bor oranı az ve artrit olmayan dokularda ise bor oranın yüksek olması üzerine başlatmıştır (1994).
  • Yine Avustralya’da yapılan başka bir çalışmada sadece 20 hasta sayısı olması ile bor takviyesinin artrit eklem semptomlarını iyileştirme konusunda cesaret verici sonuçlar olduğunu bildirilmiştir.(Travers 1990)
  • Yine 2016 yılında Hussain S.A’nın yaptığı çalışmada 80 RA hastaya 2 aylık süre ile maksimum 220mg/gün kalsiyumfruktoborat (CF) veya sodyumtetraborat (NTB) yaklaşık 6 mg elementer bor’a eşdeğer olmak üzere vererek tatmin edici sonuçlar almıştır.
  • 1963 ve 1981’ler den beri borun artriti iyileştirebileceği veya önleyebileceği yönünde raporlar çıkmıştır.
  • Hayvan çalışmaları boru artrik koşullara neden olması için enjekte edilen metaryalin inflamatuar yanıtlarını engellediğini göstermiştir (Hunt CD, 2012).
  • Bor’un artrik koşullar üzerine etkisini inceleyen bir çalışma, meyve ve sebzelerde doğal olarak oluşan bir bor kompleksi olan kalsiyum fruktoborat formunun günlük 6 mg eklenmesinin hafif, orta ve ağır osteoartriti hafiflettiğini göstermiştir.
  • Sekiz haftalık takviyeden sonra, hafif veya orta derecede osteoartritli hastaların % 80’i ağrı kesici kullanımını azaltmış veya ortadan kaldırmıştır.
  • Buna ek olarak eklem sertliği önemli oranda kaybolmuştur (Miljkoviç D. 2009).
  • Artritik koşullar kronik inflamatuar stres ile karakterizedir.
  • Hayvan ve hücre kültürü çalışmaları “bor”un artritik koşullarda olduğu gibi inflamatuar stresi önlediğini göstermiştir.
  • Artrit oluşturmaya yönelik “Mikobakteriyum Bütirikum”un intradermal enjeksiyonunu takiben sıçanlarda şiddetli pençe şişmesi görülme sıklığı, diyette 0,1 mg/kg ile beslenen sıçanlara kıyasla diyette 2,1 mg/kg bor ile beslenen sıçanlarda daha az görülmüştür (Hunt C.D. 2002).
  • Vaka sunumları, insan ve hayvan araştırmaları da dahil bir çok epidemiyolojik (epidemiyoloji; toplumdaki hastalık, kaza ve sağlıkla ilgili durumların dağılımını, görülme sıklıklarını ve bunları etkileyen belirteçleri inceleyen bir tıp bilimi dalıdır. Sağlığı geliştirmek ve hastalıkları azaltmak için sağlık bilgilerini toplamak, yorumlamak ve kullanmak bu bilim dalının amaçlarındandır.) çalışmalarda dahil olmak üzere çeşitli araştırmalar ve sunumlar artritte bor kullanımının güvenliği ve etkinliği hakkında kanıt sağlamıştır.
  • Bor bakımından zengin bölgelerde görülen osteartrit günlük 3-10 mg/gün olmak üzere bor bakımından fakir olan yerlere göre günlük yaklaşık 1 mg/gün olmak üzere daha düşüktür. (Korkmaz M, Şaylı U, Şaylı BS, 2007)
  • Pizzorno “ Nothing Boring abaut Boron” isimli yakın zamanlı çalışmasında bu eser elementin kemik büyümesi ve bakımında yara iyileştirme potansiyelinde, vücudun testosteron, östrajen ve D vitamini kullanımını iyileştirmekte ve antienflamatuvar marker seviyelerini mödülosyonunda gerekliliğini vurgulamış risk grupları için bor takviyesi önermiştir.

Haftaya “Bor ve Kanser” başlıklı yazımda buluşmak üzere her zaman dediğim gibi sahip olduğunuz bedeniniz, zihninize, algınıza ve dünyanıza iyi bakın. Hoşçakalın…

YORUM YOK

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Exit mobile version